+90 532 362 8652
Yakın Geleceğin İSG yaklaşımları ve İSG Profesyonelinin Değişen Rolü

Bir yanda aralıksız süren küresel krizler (çevresel sorunlar, pandemi, savaş, göç vb.) diğer yanda teknolojik sıçramalara eşlik ederek dönüşen iş yaşamı… Köklü dönüşümlere sahne olan dünyada geleneksel İş Sağlığı ve Güvenliği (İSG) yaklaşımları da yetersiz kalıyor. Bu nedenle yakın bir gelecekte hem İSG paradigmasında hem de İSG profesyonellerinin rollerinde önemli değişimler bizleri bekliyor. Geleceğe yönelik çeşitli senaryoların incelendiği çalışmalar, İSG alanında sahada sürmekte olan reaktif tutumların proaktif, öngörüye dayalı ve bütünsel bir yönetim fonksiyonuna doğru hızlı bir geçiş yaptığını ortaya koyuyor.
Teknolojinin Şekillendirdiği Yeni Güvenlik Paradigması
Bu dönüşümün en önemli katalizörü ise kuşkusuz dijitalleşme ve teknoloji. Nesnelerin İnterneti (IoT), yapay zeka (AI), giyilebilir teknolojiler ve büyük veri analitiği, iş yerlerinden sürekli olarak veri toplanmasına olanak tanıyarak İSG'nin öngörüye dayalı bir nitelik kazanmasını sağlamayı vadediyor.
Örneğin, yapay zeka destekli analitik araçlar, geçmiş kaza verilerini, anlık saha koşullarını ve hatta çalışanların yorgunluk seviyelerini analiz ederek potansiyel bir kaza meydana gelmeden önce riskleri tahmin etme ve önleyici eylemler için senaryolar üretme imkânına sahip. Bu sayede İSG, gerçekleşmiş olayları raporlayan bir yapıdan, potansiyel tehlikeleri öngörerek proaktif bir şekilde ortadan kaldıran stratejik bir fonksiyona evrilebilir.
Geleceğin çalışma dünyasında risklerin profili de önemli ölçüde değişiyor. Geleneksel fiziksel, kimyasal ve biyolojik tehlikeler varlığını sürdürecek olsa da, psikososyal tehlikelerin gelecekteki iş senaryolarında çok daha yaygın hale geleceği konusunda genel bir fikir birliği bulunmakta. İşin tasarımı, yönetimi ve sosyal bağlamından kaynaklanan ve psikolojik veya fiziksel zarara yol açma potansiyeli taşıyan bu tehlikeler; artan iş yoğunluğu, yeni istihdam modellerinin getirdiği iş güvencesizliği, dijital gözetim, sürekli bağlantıda olmanın yarattığı stres ve iş-yaşam dengesindeki bozulmalar gibi faktörleri içeriyor.
Özellikle COVID-19 pandemisiyle normalleşen uzaktan ve hibrit çalışma modelleri, ofis merkezli İSG anlayışını temelden sarstı. Riskler artık sadece fabrika sahasında değil, aynı zamanda çalışanların evlerindeki ergonomik olmayan çalışma ortamlarında, sosyal izolasyonun getirdiği yalnızlık hissinde ve dijital yorgunlukta da kendini göstermekte. Bu durum, İSG'nin kapsamını dar anlamda iş güvenliğinden, çalışanın bütünsel sağlığını ve refahını (well-being) kapsayan daha geniş ve halk sağlığı odaklı bir yaklaşıma doğru genişletmesini gerektirmektedir. Artık mesleki sağlık ile klinik sağlık arasındaki ayrım giderek bulanıklaşmakta, şirketlerden sadece fiziksel güvenliği değil, aynı zamanda çalışanlarının zihinsel ve duygusal iyilik halini de destekleyen yapılar kurmaları beklenmekte.
Değişen İSG yaklaşımları aynı zamanda işletmelere daha geniş sosyal ve çevresel sorumluluklar yüklüyor. Tüketicilerin, yatırımcıların ve toplumun, şirketlerden sadece kâr odaklı olmalarını değil, aynı zamanda etik, sorumlu ve sürdürülebilir davranmalarını beklemesi, İSG'yi Çevresel, Sosyal ve Yönetişim kriterlerinin merkezine yerleştiriyor. Güçlü bir İSG kültürü, bir kuruluşun sosyal sürdürülebilirlik performansının en önemli göstergelerinden biri. Bu bağlamda, "adil geçiş" (just transition) kavramı öne çıkıyor. Yeşil ekonomiye geçiş süreci, fosil yakıt gibi sektörlerde istihdamı azaltırken, döngüsel ekonomi ve yenilenebilir enerji gibi alanlarda yeni iş imkânları yaratacaktır. Ancak bu yeni işlerin ve süreçlerin de kendi İSG risklerini barındırdığı unutulmamalı. İSG profesyonellerinin görevi, bu geçişin tüm çalışanlar için adil, eşit ve güvenli olmasını sağlamaktır. Benzer şekilde, yapısal eşitsizliklerin ortadan kaldırılması da İSG'nin yeni sorumluluk alanlarından biri. Belirli demografik grupların (örneğin göçmen işçiler, kadınlar, genç veya yaşlı çalışanlar) orantısız bir şekilde İSG risklerine maruz kalması, risk değerlendirmelerinin ve koruyucu ekipman tasarımlarının daha kapsayıcı ve çeşitliliğe duyarlı bir şekilde yapılmasını zorunlu kılıyor.
İSG Profesyonelinin Dönüşen Rolü ve Yeni Yetkinlikleri
Tüm bu paradigma değişimleri, İSG profesyonelinin rolünü ve sahip olması gereken yetkinlikleri temelden dönüştürebilir. Geleneksel olarak kurallara uyumu denetleyen bir "uyum görevlisi" rolü, artık yerini işletmenin en üst düzeyinde etki yaratan bir "değer yaratıcı" ya da “stratejik ortak” rolüne bırakabilir. Geleceğin İSG profesyoneli, İSG uygulamalarının yalnızca yasal bir zorunluluk olmadığını, aynı zamanda operasyonel verimliliği, üretkenliği, çalışan bağlılığını ve kurumsal itibarı artıran stratejik bir yatırım olduğunu kanıtlayabilmelidir.
Bu yeni rol elbette bir dizi gelişmiş yetkinlik gerektirecektir. Bunların başında veri okuryazarlığı gelmektedir. Giyilebilir teknolojilerden ve akıllı sensörlerden gelen büyük veri yığınlarını analiz etme, yorumlama ve bu verilerden eyleme geçirilebilir önlemler türeterek yönetim seviyesine sunma becerisi kritik öneme sahip olacaktır.
İkinci olarak, teknoloji adaptasyonu ve liderliği vazgeçilmez görünüyor. Profesyoneller, yeni teknolojileri sadece takip etmekle kalmamalı, aynı zamanda kendi organizasyonları için en uygun olanları belirleyip bunların etik kurallar çerçevesinde uygulanmasına öncülük etmelidir.
Son olarak, analitik ve teknik becerilerin yanı sıra, iletişim, eleştirel düşünme, sistem düşüncesi ve empati gibi "yumuşak beceriler" (soft skills) her zamankinden daha değerli hale gelmektedir. Farklı departmanlarla işbirliği yapabilmek, güvenlik kültürünü organizasyonun geneline yayabilmek ve karmaşık etik kararları (örneğin, çalışan verilerinin mahremiyeti) yönetebilmek, bu beceriler olmadan mümkün olmayacaktır.
Sonuç olarak, İSG alanını bir evrimden ziyade keskin bir dönüşüm beklemektedir. Teknoloji, değişen çalışma modelleri ve bütünsel refah anlayışıyla şekillenen bu yeni dönem, İSG'yi reaktif, kural bazlı ve izole bir fonksiyondan; öngörüye dayalı, veri odaklı, stratejik ve sürdürülebilirlik gibi diğer disiplinlerle bütünleşmiş bir yapıya taşımaktadır. Bu süreçte İSG profesyonelleri, artık sadece teknik bilgiye sahip uzmanlar değil, aynı zamanda veri bilimci, teknoloji lideri, stratejist ve kültür elçisi rollerini de üstlenen çok yönlü liderler olmak zorundadır. Kendilerini sürekli öğrenme ve yeniden beceri kazanma yoluyla bu yeni yetkinliklerle donatan profesyoneller, yalnızca daha güvenli iş yerleri yaratmakla kalmayacak, aynı zamanda kurumlarının dayanıklılığına, sürdürülebilirliğine ve genel başarısına doğrudan katkıda bulunarak geleceğin daha sağlıklı ve adil çalışma dünyasının şekillendirilmesinde merkezi bir rol oynayacaklardır.
Kaynaklar
1. Ponce del Castillo, A., & Meinert, S. (Eds.). (2017). Occupational safety and health in 2040: Four scenarios. (ETUI).
2. Schulte, P. A. (2020). A global perspective on addressing occupational safety and health hazards in the future of work.
3. Vose, R., & Nielsen, C. (2024). Towards a safe and healthy future of work: Evolution or revolution?